Marka Şehirler Yaratmak

Bir ülke ekonomisinin gelişmesi için o ülkenin küresel markalarının öneminden daha önceki yazımda bahsetmiştim. Elbette ekonomi için başlı başına küresel markalar yeterli değil. Birçok konuda ön plana çıkmak gerekir. Bunlardan bir tanesi de o ülkenin sınırları içerisinde yer alan “marka şehirler” Dünya’da ekonomisi gelişmiş ya da gelişmekte olan ülkeleri incelediğimiz zaman mutlaka en az 1 şehirleri ile ön plana çıktıkları dikkatimizi çekecektir. Bugün İngiltere dediğimiz zaman Londra, Fransa dediğimiz zaman Paris, Hollanda dediğimiz zaman Amsterdam geliyor aklımıza. Bu ülkeler belli alanlarda lider olarak konumlanmış ve bu konumlandırma üzerinden gelişmektedir. Paris’in “romantizm” ile ön plana çıkmasının nedeni budur. Paris, romantizm üzerinden tüm pazarlamasını gerçekleştirme ve her yıl bu pazarlama üzerinden yüksek bir turist ziyareti almaktadır. Turizm’in yanı sıra ticari hayat da bu şehirler üzerinden yürümektedir. Bu şehirlerde hayat pahalılığı da çok üst seviyelerdedir. Konut ya da iş yeri sahibi olmak, otellerinde konaklamak, bir yerden bir yere ulaşmak oldukça maliyetli olmaktadır. Bu şehirlerin asıl sakinleri ise şehir merkezinde değil de şehre yakın kasabalarda ikamet etmekte ve çalışma için şehir merkezine gelmektedir. Bu şehirlerde hizmet sektörü genellikle yabancılar tarafından işlemektedir.

Türkiye dediğimiz zaman akla 3 büyük şehir gelse de bu şehirlerarasında en önemlisi İstanbul’dur. Coğrafi konumu ve tarihsel yapısı gereği İstanbul, en çok ilgi gören

şehirlerarasındadır. Türkiye ekonomisinin büyük bir bölümünü de İstanbul kalkındırmaktadır. Ancak İstanbul, marka şehir olma konusunda henüz hak ettiği noktaya ulaşamadı. Plansız yapılanma, plansız yapılan iletişim ve pazarlama çalışmaları, kurumların koordinasyon içerisinde çalışmaması ve marka şehirler yaratmanın uzun yıllar boyunca ciddiye alınmaması sonucu İstanbul diğer rakiplerine göre çok geride kaldı. Bugün İstanbul’un hayat pahalılığından bahsedilse de gerçekte durum bu değil. İstanbul rakiplerine göre çok daha ucuz bir durumda. Son dönemlerde ise marka şehir olma yolunda ciddi adımlar atılıyor. Yabancıların mülk sahibi olabilmesi, yeni alanların imara açılması, gayrimenkul firmalarının markalı projeler inşa etmeye başlaması ve ulaşım ağının yaygınlaştırılması çabaları bu adımları bize belirgin bir şekilde gösteriyor. Başbakan’ın “çılgın projesi” ile yapmaya çalıştığı ise şehrin akslarının tamamen dışa doğru yayılması. Bu sayede merkezde ciddi bir ticaret alanı yaratılırken yaşam alanları şehrin dışına doğru esneyecektir.

İstanbul halkı bu tip gelişmelere tepki gösteriyor ve hayatın pahalılaşmaya başladığından şikâyet ediyor. Ancak ülke ekonomisinin gelişmesi adına atılan bu adımlar oldukça olumlu sonuçlar doğuracaktır. İstanbul’un dönüşümü ile birlikte daha planlı bir kent ortaya çıkacak ve ticaret hayatı ile yaşan alanları birbirinden ayrılacaktır. Yabancı yatırımcı ve şirketlerin İstanbul’a ilgileri artacağı için İstanbul’un ticaret hayatı canlanacaktır. Yeni yaşam alanları ile daha yeşil ve daha yaşanabilir alanlar açılacaktır.

Peki, Türkiye ekonomisinin gelişmesi açısından İstanbul’un marka olması yeterli midir? Elbette değil. Her şehir kendine özgü özellikleri ile gelişim göstermeli, rakibi olan şehirler ile yarışmalı ve ülke ekonomisine katkı sağlamalıdır. Son dönemlerde Gaziantep’in bu konuda göstermiş olduğu gelişim dikkatlerden kaçmamaktadır. Fakat İzmir’in geriye gidişi gibi kötü örnekler de yaşanmaktadır.

The post Marka Şehirler Yaratmak appeared first on Mehmet Ortaç.

  • Love
  • Save
    Add a blog to Bloglovin’
    Enter the full blog address (e.g. https://www.fashionsquad.com)
    We're working on your request. This will take just a minute...