Nasıl Yaşarsanız Öyle Yönetilirsiniz!

Bu yazıda ülkemizde suçluların sesinin daha fazla ve gür çıktığından bahsedeceğim. Türkiye’de kanunların caydırıcı olmaması ve suçluların sesinin gür çıkarak haklıları bastıracağından söz edeceğim. Ancak yazıyı okurken kesinlikle buradaki eleştirilerimin belirli bir siyasi parti ya da lidere yönelik olduğunu düşünmeyin. Yani konuyu siyasileştirmeyin. Ne yazık ki bu durum Türkiye Cumhuriyeti tarihi boyunca karşımıza her zaman çıkan bir durumdur. Söz konusu yöneticiler bir siyasi lider de olabilir özel sektörde birlikte çalıştığımız yönetici de olabilir.

Öncelikle Kuranı Kerim’den ayetlere ve Peygamberimiz Hz. Muhammed’in yöneticiler ile ilgili hadislerine şöyle bir göz atalım;

  • “Davranışları sebebiyle zalimlerin bir kısmını diğer kısmına yönetici yaparız.” (Rad Suresi 11. Ayet)
  • “Siz nasıl olursanız yöneticileriniz de öyle olurlar”, ”Amelleriniz yöneticilerinizdir, onlar sizlerin eseridir.” (En’am Suresi 129. ayet )
  • “Böyle yapmayın. Çünkü o sizden biri olarak iş başına geldi. Eğer o azledilirse korkarım başınıza daha kötüsü gelir”

Yani özetle; Nasıl yaşarsanız öyle yönetilirsiniz! Türkiye tarihi boyunca hep nasıl yaşadıysa öyle yönetildi. Bu yüzdendir ki yöneticilerimizde bizden bir parça bulmamız mümkündür. Ya da en azından bizim idealimizde canlandırdığımız yöneticilere benzerler.

Geçtiğimiz aylarda eşimle birlikte işten eve dönüyorduk. Tek yön ve 2 şeritten oluşan bir yolda malum İstanbul trafiğinin sıkışıklığında ilerlemeye çabalıyorduk. Sol şeritten ilerlemeye çalışırken önümdeki arabanın iki şeridi ortalamış bir şekilde ilerlediğini fark ettim. Çok geçmeden de direksiyonu benim önüme doğru kırdı. Üstelik sinyal vermemişti. Hemen kornaya basarak tepkimi dile getirdim. Aslında kornoya basmak bile medeni bir insana yakışmayan bir durum. Fakat ülkemizde ne yazık ki arabanın bu donanımı düşüncesizce kullanıldığı için siz de bazı zamanlarda kullanmak durumunda kalıyorsunuz. Kornaya basmam sonrasında arabanın içerisindeki Beyefendi camı açıp bana “Ne var?” anlamında bir işaret yaptı. Şerit ihlali yaptığını, araç kullanırken telefon ile konuştuğunu ve ben şeridimde ilerlerken aracını üzerime kırdığını belirttim. Beyefendi yüzüme sinirli bir şekilde bakıp; “Yanında eşin var, belanı arama!” dedi. Çünkü onun düşüncesine göre haklı olan oydu. Yaptığı hareketlerde bir hata yoktu. Ben ona tepki gösterdiğim için dayak yemeliydim.

İkinci örneğim ise ev sahibim ile ilgili. Belki de son birkaç haftadır en çok sıkıntı yaşadığım konu olduğu için bu örneği de yazma ihtiyacı hissettim. Şu anda yaşamakta olduğum eve evlenmeden birkaç ay önce girdim. 2 Şubat 2012 tarihinde o zamanki ev sahibim ile keyifli bir sohbet sonrasında sözleşme imzaladık. Ben kendisine bu evde uzun süre yaşama düşüncemi, bu evden sonra ise Allah kısmet ederse kendi evimi alıp çıkmayı planladığımı söyledim. O da ev ile ilgili bir düşüncesi olmadığını, benden önceki kiracının 12 sene yaşadığını belirtti. Bu konuşma üzerine ben sanki ev kendiminmiş gibi, tabi ev sahibinin bilgisi dahilinde, evde bir takım yenilikler yaptım. Yani kısacası evi teslim aldığım halinden çok daha iyi bir duruma getirdim. 5 Aralık 2013 tarihinde ev sahibim vefat etti. Kendisinin varisi olan oğlu ise beni arayıp kirayı artık kendisine yatırmam gerektiğini belirtti. Bu tarih itibariyle de kirayı kendisine göndermeye başladım. 2 Şubat 2014 tarihinde ise her kira sözleşmesinde olduğu gibi 2 Ocak 2014 tarihine kadar ihtarname gelmediği için sözleşme yenilenmiş sayıldı. Bu yenilenme sonrasında her kiracının yapması gerektiği gibi yeni ev sahibimi aradım ve zam konusunda ne düşündüklerini sordum. Zam yapmak istedikleri rakamı ve Haziran 2014 tarihinde evden çıkmamı söylediler. Hukuken kiramı düzenli ödemem takdirinde 2 Şubat 2015 tarihine kadar evden çıkartılmam mümkün değil. Bunu da ev sahibim en geç 2 Ocak 2015 tarihine kadar noter aracılığıyla yazılı olarak beyan etmek durumunda. Fakat ev sahibim işini kaybettiği ve zor durumda olduğu için kirada oturduğu evde olmak istemiyor. Kendi evi olduğu için burada yaşamak istiyor. Ben de kendisine saygı gösterip nasıl olsa ben her yerde kiracıyım, insanlar mağdur olmasın diye düşündüm ve evi boşaltacağımı belirttim. Fakat benim de kendilerinden bir ricam oldu. Madem ben yasal olarak evde yaşamaya devam etme şansım varken bir adım atıp evi boşaltıyorsam ev sahibim de bana bir adım atmalı diye düşündüm. Benden son ay kirasını almamasını ve benim bunu taşınma masrafı yaparak evi boşaltmamı teklif ettim. Ev sahibi bunu kabul etmediği gibi “Ben hayatın çemberinden geçtim, artık kaybedecek bir şeyim yok.” ve “Bu konuyla kardeşim Allah’tan ilgilenmiyor, ilgilense sen onunla tanışmak dahi istemezdin.” gibi tehditler savurdu. Bu insanı şikâyet etseniz Türkiye Cumhuriyeti yasaları ne yazık ki vatandaşını yeteri kadar koruyamadığı için zor durumda kalan yine biz olacağız. Bekâr olan insan için sorun olmayan durumlar evli insan için sorun haline gelecek. Bana karşı bir hareket olmasa bile ailem rahatsız edilecek. İşte bunları düşünerek mecburen katlanmak durumunda kalıyorsunuz. Gördüğünüz gibi haksız olanın sesi daha gür çıkıyor ve sanki haklıymış gibi karşısındaki insanı bastırabiliyor. Zorbalar ve zalimler her daim bu topraklarda kazanan oluyor.

Halkının bu şekilde yaşadığı, zalimlerin daha güçlü olduğu, sesinin daha gür çıktığı bir ülkede yöneticilerin erdemli davranmasını beklemek bir ütopyadan ibaret kalıyor. Bu ülkede her zaman yavuz hırsız ev sahibin bastırdı ve bastırmaya devam edecek. Zaman zaman bizim dışımızdaki ülkelerden haberler okuyup imreniyoruz. Falanca ülkenin Başbakanı, filanca ülkenin Bakanı hakkında çıkan suçlamalar nedeniyle istifa etti denildiği zaman alkış tutuyoruz. Keşke bizim topraklarımızda da yöneticiler böyle onurlu olsa diyoruz. Peki o ülkelerin halklarının yaşantılarına hiç bakıyor muyuz?

The post Nasıl Yaşarsanız Öyle Yönetilirsiniz! appeared first on Mehmet Ortaç.

  • Love
  • Save
    Add a blog to Bloglovin’
    Enter the full blog address (e.g. https://www.fashionsquad.com)
    We're working on your request. This will take just a minute...