New York - 3.Bölüm Hamburger


Yazının 2.bölümü için lütfen tıklayın

Nasıl Adana’nın kebabı varsa, New York’un da hamburgeri var. Ben daha orta okulda öğrenciyken İzmir’de Mc Donald’s açılmıştı, herkes meraktan giderdi yerdi. Tüm dünyada ucuza olduğu için gidilen Mc Donalds İzmir’de ciddi pahalıydı. O zamanlar hamburgerin bende bıraktığı ilk intiba, bizim kırk yıllık çeyrek ekmek köftenin sosyetik versiyonu olmasıydı.
Soğan, domates ve marul gibi garnitürlerle birlikte sunulan hamburgerin bir de kız kardeşi vardır; Cheeseburger. Hamburgerin içine bir dilim cheddar peyniri koyunca oluyor size cheeseburger. Peki New York’da hamburger nerede yenir derseniz, herhalde yüzlerce alternatif vardır. Büyük restoranlar, işi sadece hamburger yapmak olanlar ve biraz pahalı ama lezzetli hamburger verenler. Ben bunlardan sadece üç tanesine gittim, hepsini de çok beğendim, üçünü de sizlere de tavsiye ederim.
Shake & Shack

Hem Times Square’de hem de Medison Square parkta şubesi olan Shake&Shack her daim önünde metrelerce sıra olan ucuz bir hamburgerci. İki şubesinde de yedim, kalite farkı sanırım yok.



Burgerler aynı bizdeki Mano Burger gibi tek ve duble olarak sipariş ediliyor. Yanlız Mano’ya göre fiyat baya ucuz. Tek köfteli single hamburger 3.55 $, çift köfteli double 5.60 $. İlk burgeri Times Square’deki şubede yedim. Menüde shackburger, hamburger, cheeseburger ve vejeteryanlar için Shroomburger var. Ben ilk gün kendi özel burgerleri olan Shackburger’i tercih ettim. Cheeseburger ve üstüne özel shack-shake sosu.



Siparişi alan kasiyer size elektronik bir cihaz veriyor ve siz masanızda oturup hamburgerinizi bekliyorsunuz. Siparişiniz hazırlandığında “Semih Beyyyy” gibi bağrışma yok, cihazın üzerindeki kırmızı ışıklar yanıp sönüyor. Gidip cihazı veriyorsunuz, karşılığında hamburgerinizi alıyorsunuz. Bir hamburger siparişi verip cihazı aldıktan sonra, hediyelik olarak eve götüren kim bilir kaç Türk vardır?!?



Double burger diyince 4 oz’luk (115 gramlık) köfte ve peynirden ikişer tane konuyor. Hamburger ekmeği sadece burgeri tutmak için konmuş gibi. Normal peynir zaten Allahın emri konuyor. Cheeseburger olduğu için ayrıca cheddar peyniri ilavesi var.



Köftelerin kalınlığı dikkat çekici. Alışmız biz incecik köftelere, double burger normal bir insan için fazla bile gelebilir.



İkinci Shake & Shack ziyaretimiz ise Özençle birlikte Madison Square meydanındaki şubesine oldu. Burada da ciddi sıra var. Sanki ücretsiz hamburger veriyorlar. Bu sefer, bir adet double cheeseburger, bir adet double hamburger söyledik. Masaya oturup cihazın ışığının yanmasını bekledik.



Etler angus dana etinden çekiliyormuş. Yukardaki Özenç’in hamburgeri, aşağıdaki ise benim marulsuz, domatessiz cheeseburgerim. Cheeseburger ile shakeburger arasındaki fark, cheesebugerde shackshake özel sosu yok.



Köftelerin kalınlıklarını göz önüne alırsak, double burgeri yemek ciddi bir açlık, şehvet ve harbi kuvvetli bir çene istiyor. Tabii ağzını bu kadar büyük açabilirsen. Özenç yerken zorlandı.



Benim cheese burgerim içinde fazla levazımat yok, sadece halka soğan koydurdum o kadar. Aslında karemelize soğan olsa daha iyi olacak. Zira soğan halkaları yerken tamam hoş güzel bir lezzet veriyor ama hamburgeri yedikten 15 dakika sonra ağzınızda güzel bir et tadı değil, inceden soğan kokusu kalıyor.



İlk ısırığı aldıktan sonraki tatmini anlatamam. Köflerelerin suyu yağı tam yerinde. Aşağı doğru akan etin suyu alttaki ekmeğin içine işlemiş. Bizim adapazarı ıslama köfteye benzemiş. Hamburgerde ekmek köfte oranı çok önemli. Ekmek kesinlikle bayat soğuk veya kuru olmamalı. Bir de peynirin erimesi çok önemli. Eriyen peynirin tadı kokusu daha bir zenginleşiyor.



Peki bu kadar kalın bir burger nasıl yenir? Ahanda bööle, hakkını vererek!



Ben genel olarak Shake&Shack’de yediğim hamburgeri aynı bizim Mano’ya benzettim. Single veya double olarak sipariş ediyorsunuz. İki fark var. Köftenin gramajı Mano’ya göre çok fazla, bu yüzden eti daha güzel ve sulu. Diğer yandan hamburgerin ekmeği mano kadar başarılı değil. Sevindirici bir haber, Shake&Shack bu yıl içerisinde önce İstinye Park’ta sonra da İstiklal Caddesinde şube açacak. daha dün Shake shack İstinye şubesinin önünde fotoğraf çektirdim, an açılabilir.
5 Napkin Burger

New York’a gitmeden önce “Ankaranın löplöpçüsü” dostum Oburcan’ın tavsiyelerini almıştım. Bana mutlaka git dediği bir yer oldu, o da 5 Napkin Burger.
Menüde 9-10 çeşit hamburger var ama benim ilk gittiğim lokantalarda terciğim hep oranın orjinal klasik yemeği olur. İkimiz de Original 5 napkins Burger sipariş ettik.



Amerikalılar aynı Fransızlar gibi sos olayına düşkünler. Ben şahsen artık doğal olmayan şeylerden fazla yemiyorum. Ketçap, mayonez, acı sos gibi soslardan uzak duruyorum. Etlerin yanına azıcık acı hardala eyvallah derim ama Steak Sauce gibi tamamıyle kıvam arttırıcı kimyasallardan oluşan soslarla hiç işim olmaz.



Hamburgerimiz büyük bir kayık tabakta patates kızarması ile birlikte geldi. Tüm hamburgerler kızarmış patatesle birlikte ikram ediliyormuş.



Hamburgerin içinde şansıma domates marul gibi gereksiz sebzeler konmuyor. Hamburgerin içinde yaklaşık 10 oz. yani 285 gram dana eti, etin üzerine güzelce eritilmiş gravyer peyniri, üstüne bolca karamelize soğan ve son olarak biberiye ile yapılan mayoneze benzer rosemary aioi sosu var. Sunum çok cezbedici, etin zaten maşallahı var diğer malzemeler göze çok güzel görünüyor.
Hamburgerin bize verdiği mutluluk inanılmaz. Normal hayatta sık sık hamburger yiyen bir aile değiliz, anca 6 ayda bir yeriz! Ama New York’a gelmişken bir New York’lu gibi davranmamız lazım. Hamburgerle çünkü burada sadece mideye değil, görüntüsüyle göze kokusuyla burnumuza mutluluk hormonları aşılıyor.



Bu burger başka burger. Dostum Oburcan’a ne kadar teşekkür etsem azdır. Hamburgerin yarısını mideye indirdikten sonra kesit resim almak boynumun borcu, senin için yiyorum Oburum. Bir hamburgere bu kadar fazla köfte kullanan bir yer Türkiye’de var mıdır bilmiyorum. Olsa kaça satar onu da bilmiyorum. Ama bildiğim tek şey, burası öyle kolay kolay taklit edilebilecek bir hamburgerci değil. Öyle palavra yerlerle karıştırmayın.



2 adet Original 5 Napkin Burger için tamı tamına 32,55$ ödedik. Yani bir hamburger yaklaşık 30 TL’ye tekabul ediyor. Ama son kuruşuna kadar helal olsun. Buraya bir kez gelin hamburger yiyin, en az 3 aylık hamburger yeme ihtirasınız karşılanacaktır.
Son olarak mekanın çok geniş bira portföyü var. Çoğu Amerikan menşeli olmak üzere en az 50 çeşit bira mevcut. Biz içmedik ama bira düşkünlerinin bilmesinde fayda var.
Burger Joint Le Parker Meridian

Son hamburgercimiz Burger Joint Le Meridian Hotel’in içinde yer alıyor. Ne yol üzerinde, ne de otelin girişinde Burger Joint’in tabelası var. Yani demem odur ki yolda yürürken “Aaa köfteler de ne güzel koktu” diyerek içeri dalabileceğiniz bir mekan bile değil. Gizli saklı bir cennet! Geziyorumlari.com’dan Özgür bana burayı tavsiye etmese hayatta bulamazdım.
Otelden içeri girince resepsiyonu geçtikten sonra sol tarafta kırmız perde ile ayrılmış bir koridor göreceksiniz. Kimseciklere sormadan içeri dalın, ileride sağda bir kapı var, açınca Burger Joint karşınıza çıkıyor.



7-8 masası olduğu için burada da her daim sıra var. Uzun kuyrukta bekleyenler için kocaman tabela yapmışlar; 1.adım: Hamburger mi, çizburger mi?
2.adım: Nasıl pişsin? (az, orta-az, orta, orta-iyi, iyi)
3.adım: İçinde neler olsun? (marul, domates, soğan, turşu, ketçap, mayonez, hardal)
Altına da kocaman yazmışlar, “Sıran gelince sipariş vermeye hazır ol, yoksa sıranın en arkasına geç”

Kalın kalın köfteler ocakta pişiyor. Diğer hamburgercilerin aksine sacda değil, steak ızgarasında pişiyor, köftenin üzerinde şerit halinde izler bırakılıyor. Köftelerin pişmesine çok az bir zaman kala üzerine peynir konuyor hafiften erimesi sağlanıyor.



Özenç’in hamburgerinde domates ve marul var. Ekmeği çok başarılı değil, ama köftesi iç gıcıklayıcı. Otur yala! O derece. Bir yandan da kokusuyla bizi darmadağın etti.



Benim hamburgerde ise sadece az soğan ve hardal var. Patates kızartması malesef donmuş patatesten yapılmış. O yüzden pek bulaşmadık.



Ben ızgara eti genelde sulu kalması için orta pişmiş isterim. Türkiye’de artık bazı steak houselar etiniz nasıl pişsin diye soruyorlar. Fakat hamburgerde “Nasıl pişsin” sorusuyla ilk defa burada karşılaştım. Gayri ihriyari köfteye steak muamelesi yaptım ve orta pişmiş istedim. Kıymanın az pişmişi pek makbul değildir belki ama ben bu hamburgerden hoşlandım. Köftenin suyu şorul şoorul ekmeğin üstüne akıyor.



İkinci burgerimi ise cheeseburger olarak sipariş ettim. İki kat peynir var. Hem swiss cheese dedikleri Emmentaler peyniri, hem de cheeseburgere esas lezzeti veren cheddar peyniri kullanmışlar. Yanlız dikkat edin, cheddar peyniri ilk iki hamburgercideki gibi güzel erimemiş. Isırdığınız zaman bu peynirlerin lezzeti aşırı baskın geliyor. Köfteyle birlikte harmanlanıp mideye yaptığı yolculukta damağınıza daha çok katı peynir tadı geliyor.



Ekmekleri son derece dandik olsa da köftesinin lezzeti 10 numara. Ufak tefek bir mekan olduğu için ortam bariz köfte kokuyor, hatta dumanaltı olmuş durumda. Hambuger 7.50$, cheeseburger 8.00$. Ufak bir uyarı kredi kartı geçmiyor.



New York’a yolunuz düşerse mutlaka 3-4 hamburgerciyi dolaşın. Büyük bir ihtimalle Amerika’nın her şehrinde hamburger kültürü vardır, ama bu bahsettiğim 3 mekanı gezmek bile herhangi bir Amerika seyahatinizin dönüş biletini New York – İstanbul olarak planlamanıza yeterli bir sebep olacaktır.
Amerikan mutfağına sokak lezzetleri ile ile başladık, hamburger ile devam ettik. En vurucu kısım, “Steak” yani ızgara biftekler ile devam edeceğim.
Az pişmiş, sulu kalmış, pembe pembe biftekler ve 4. bölüm için lütfen tıklayın
  • Love
  • Save
    Add a blog to Bloglovin’
    Enter the full blog address (e.g. https://www.fashionsquad.com)
    We're working on your request. This will take just a minute...